Geçen gün CHP Grup Başkan vekili Özgür Özel, İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun kamu kaynaklarını kullanarak nasıl kendisine çalışacak, muhalefeti taşlayacak bir trol ordusu oluşturduğunu belgelerle kanıtladı.
Karşımızda trol eğitimi veren bir bakanlık müşaviri, tek talimatla saldırıya geçen bir sanal çete, parti eliyle çürütülmüş, sonsuzlaştırılmış bir devlet yapısı var. Erdoğan'a ya da AKP'ye de değil, doğrudan Soylu'ya çalışan sekiz bin kişilik örümcek ağı, kıskaca aldıklarını hakaretlerle yıldırma, yalanlarla sindirme kampanyaları yapıyor
Muhatap, bazen bir muhalif milletvekili, bazen cesur bir gazeteci, bazen Soylu'ya çatışan bir iktidar mensubu oluyor. Sosyal medya mecralarında anında TT yapılıp hedefe konuyor.
İşin asıl korkunç yanı, bu internet çetelerinin, Emniyet ve Jandarma teşkilatının hesaplarını da Soylunun siyasi ihtirasları için kullanıyor iddiasının olması. Böylece AKP'ye, Saray'a ya da Soylu'ya muhalefet edenler, karşılarında kamunun kolluk güçlerini buluyorlar.
Özgür Özel'in bunları açıklamadan önce "başına bir iş gelmesi" ihtimaline karşı dosyaları üç arkadaşına dağıttığını açıklaması, devletteki çeteleşmenin, ana muhalefet sözcüsünün bile ölüm tehdidi hissettiğini kanıtlıyor. Bu, polis devletinin fotoğrafıdır.
Türkiye'nin önündeki asıl sorun şu: Daha geçen gün, ülkenin Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları, Cumhurbaşkanının, Trollerin mesajları, devletin güvenlik kurumlarının resmi hesaplarında paylaşılıyor.
Yani Türkiye seçime, trol leşmiş polis, partili ordu, yandaş jandarma, suç işleyen İçişleri Bakanı ile gidiyor. Halkın sandıkta ortaya koyacağı irade, parti rozeti takılmış polis, asker ve milislerin silahlı gücü karşısında nasıl korunacak? Türkiye'nin önündeki büyük soru budur